26 Haziran 2013 Çarşamba

Atom Altı Parçacık ‘Higgs Bozonu” Kesin Olarak Tespit Edildi !


İsviçre’de yer alan CERN fizik araştırma merkezi, Evren’in oluşumu hakkındaki en büyük sırlardan biri olduğu kabul edilen atom altı parçacık ‘Higgs Bozonu’nun, kesin olarak  tespit edildiğini duyurdu.


CERN, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda (LHC) yapılan deneylerde ‘Tanrı Parçacığı’ olarak bilinen Higgs Bozonu’nun buluduğunu açıkladı.
CERN Genel Direktörü Rolf Heuer, 4 Temmuz 2012’de düzenlenen konferansta yaptığı tarihi açıklamada, ‘yeni bir atom altı parçacık keşfettiklerini’ belirtmişti. Ancak yeni parçacığın, Higgs Bozonu olup olmadığına dair kesin bir sonuç elde edilmemişti. Bilim insanları, açıklamalarında, LHC’de yapılan deneylerin sonuçlarnın, ‘Higss Bozonu’nun bulunduğuna dair çok güçlü bilgiler sunduğunu’ belirtmişti.
CERN tarafınan bugün yapılan açıklamada ise LHC’de üç yılda gerçekleştirilen deneylerin, ‘Tanrı Parçacağı’nı kesin olarak ortaya koyduğu ifade edildi.
DEV VERİ İNCELEMESİ
CERN’De Higgs Bozonu’nun bulunması için yapılan iki deney olan Atlas ve CMS’de görev alan araştırma ekipleri, Temmuz 2012’de yapılan deneyde elde edilen verilen 2.5 katı kadar veriyi inceledi.
CMS ekibinin sözcüsü Joe Incandela, “2012’de elde edilen tüm verilerden elde edilen ön sonuçlar bana harika görünüyor ve size Higgs Bozonu’nu bulduğumuzu söyleyebilirim. Ancak ne tür bir Higgs Bozonu bulduğumuz konusunda açıklama yapmak için daha önümüzde uzun bir yol var” dedi.
Atlas ekibinin sözcüsü Dave Charlton ise “Gözden geçirdiğimiz yeni veriler kendini bu işe adamış bir çok insanın çok büyük çabasıyla elde edildi. Sonuçlar, Standart Model’de olduğu gibi Higgs Bozonu’nun karakterini ortaya koyuyor. Higgs sektöründe ölçüm programlarına başladık” ifadesini kullandı.
STANDART MODEL TAMAMLANDIbilim insanları, evrenin oluşumu hakkında en önemli bilgileri sakladığına inanılan Higgs Bozonu’nu keşfederek Standart Model kavramındaki eksikleri de ortadan kaldırmayı istiyordu.
Standart Model, maddeyi oluşturan parçacıkları ve bu parçacıkların birbirleriyle etkileşimlerini temsil eden üç kuvveti (elektromanyetik kuvvet, zayıf nükleer kuvvet  ve güçlü nükleer kuvvet) açıklıyor.

Higgs Bozonu’nun bulunmasıyla, maddelerin neden yoğunluğa sahip olduğu  sorusu cevap bulacak. Aynı zamanda, bazı maddelerin neden diğerlerinden daha fazla yoğunluğa sahip olduğu da ortaya çıkacak.
Fizik alanında devrimsel bir keşif olacak Higgs Bozonu, Standart Modeli tamamlayarak evrenin atom altı parçacık düzeyinde nasıl bir oluşuma sahip olduğunu da gözler önüne serecek.
50 YIL SONRA GELEN BAŞARI
İlk olarak 1960 yılında başlayan deneylerle Higgs Bozonu’nun peşine düşen bilim insanları, atom altı parçacıkları çarpıştırmak için Fransa-İsviçre sınırı altında uzanan 26 kilometre uzunluğundaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda yapılan deneylerde sonunda başarıya ulaştı.
LHC, atomları neredeyse ışık hızında çarpıştırarak, atom altı parçacıklar ortaya çıkmasını sağlıyor. Bilim insanları, Tanrı Parçacağı’nın, yaşanan çarpışmada saniyenin trilyonda birinden bile daha kısa bir süre belirdiğini, ardından diğer parçacıklara dönüştüğüne inanıyor.
1993 yılında Higgs Bozonu hakkında yazdığı kitaba ‘Tanrı Parçacığı’ adını veren Nobel ödüllü fizikçi Leon Lederman, böylece atom altı parçacığın halk arasında kabul edilen ismini de vermiş oldu.
Kaynak: Ntvnsnbc

DNA, Yeni Veri Deposu Olmaya Aday Oldu.



Avrupa Biyoformatik Enstitüsündeki (EMBL-EBI) Araştırmacılar geçtiğimiz günlerde kodlamayla DNA üzerine veri depolamayı başardıklarını ilan ettiler. Fakat DNA’ya kayıtlı verinin sürekliliği konusunda sistemin test edilmesi gerektiği ve test edilmesinin belki binlerce yıl alabileceğini ifade ettiler.


Bu metot bir fincan DNA içine 100 milyon saatlik yüksek kaliteli veri depolanmasını mümkün kılıyor, bilim adamlarına göre bu yöntem veri depolama noktasında büyük bir kırılma noktası olacak, bir gram DNA üzerine 1 milyondan fazla CD’lik veri depolanabilecek
Karbon tabanlı objeler kadar DNA kolay bozulmuyor ve manyetik alanlardan kolay kolay etkilenmiyor.Mevcut veri depolama yöntemlerinin aksine (veri depolama ömürlerinin kısa olması gibi.), bu yöntem sayesinde verinin DNA üzerinde yıllarca kalabileceği belirtiliyor.
Enderle Grup’tan Rob Enderle yaşayan canlıların DNA’sına etik kurallar ve yasal yollarla müdahale edebilmenin çok önemli bir konu olduğunu ifade ediyor. Tabi bu konuda yeni bir kodlama yapısının gerekliliği de bazılarına göre kritik bir nokta. Çünkü 0 ve 1 mantığıyla çalışan bilgisayar dilinin aksine DNA üzerinde G. T. C ve A harflerini içeren bir kodlama gerekli olacak.
Kodu Bilmek
EMBL-EBI ‘daki araştırmacılar problem olarak görmese de bazı araştırmacılar depolanan bu verilerin zaman içerisinde veri kayıplarına ve deformasyonlarına maruz kalabileceğini belirtiyorlar. EMBL-EBI araştırmacıları ise bu riski hata tolere edebilir molekül seviyesinde bir kod yazarak çözebileceklerini düşünüyorlar.
Gelecekte DNA kapasitesi sayesinde gigabayt kavramının yerini xeobayt kavramına bırakacağı öngörülüyor. Fakat Global Futures Enstitüsü’nde Prof. Dr.James Canton‘a göre bu durum dev bir veri tusunamisi etkisi oluşmasına neden olabilir ve bu dev verinin güvenliği de ayrı bir risk oluşturabilir.




Kaynak: http://teknolojikgelismeler.net/

Yedi Yıldır Felçli Adam Robot Kolunu Düşünceleriyle Kontrol Ederek Kullanmayı Başardı

Pittsburgh Üniversitesinde Sağlık Bilimleri ve UPMC tarafından yapılan açıklamaya göre 30 yaşındaki felçli adam bilgisayar ekranındaki sanal kolu 3 boyutlu alarak elektrotlar sayesinde düşünerek hareket ettirmeyi başardı. Yaklaşık 7 sene önce bir motosiklet kazası geçiren felçli adam bu sayede arkadaşını eline bir robot kol yardımı ile dokunmayı başardı.





Beyin-bilgisayar ara yüzü teknolojisi sayesinde (BCI), kolunu hareket ettiremeyen felçli bir hasta olan Tim Hemmes yapılan deneyde bilgisayara entegre robot sistem sayesinde beyindeki sinyalleri önce bilgisayara ardından da çeşitli algoritmalarla bu sinyaller yardımıyla robot kolunu hareket ettirmeyi başardı. Fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezinden yardımcı doçent  Wei Wang, Ph.D. geldikleri noktanın benzer sıkıntılara sahip hastalar için umut ışığı olacağını belirtti.


Operasyon öncesi Tim’in bir kol hareketi videosunu izlerken beyin fonksiyonlarının ve manyetik rezonansının (fMRI) kayıt altına alındığı, electrocortigraphy (ECoG) tekniği ile 28 farklı noktaya yerleştirilen sensörler sayesinde gelen sinyaller daha sonrasında bilgisayara aktarılarak robot kolun hareket etmesini sağlamak amaçlı algoritmalarla veri sağlandığı belirtildi.
Yardımcı Doçent Wei Wang ayrıca Tim’in öğrenme sürecinin adım adım ilerlediğini ve gelinen durumda Tim’in %100 olarak beyin kontrolüyle robot kolu hareket ettirebildiği söyledi.


Kaynak: sciencedaily.com